Kocaman bir pencere, dışarıda güzel bir yağmur, kahvem ve sigaram. sessizlik sonra yalnızca insanların makinelerin sessizliği. Doğa konuşmalı sadece, yağmur vurmalı cama çimlerin üzerine çalıların üzerine belki sigaramın yanışının o sesi biraz. cama üflediğim dumanın geri yüzüme çarpması. belki camın önünden bir çift el ele koşarak sırılsıklam geçerler belki gülerek, bu yağmuru beklemişlercesine aslında. söndürüp sigarayı kafamı dışarı çıkarırım belki ve yüzüme iri su damlaları çarpar.
İşte bunları hayal ettiren bir dünya'da yaşıyoruz artık. durum çok ciddi. pencereden bakınca karşı apartmanın balkonunu görüyoruz. şehir çok fazla gri mide bulandırıcı bir gri. el ele çiftler çok nadir. gülmeleri ise imkansız neredeyse. daha çok tek tip insan modelinin kıyafeti olan takım elbiseler ve saçları bozulmasın diye eline ne aldıysa kafasının üzerine siper etmiş insanlar. çim mi? çim alışveriş merkezlerinde satılıyor.
Artık bozduğumuz, kirlettiğimiz, yok etmeyi görev edindiğimiz dünyayı, eski haliyle görmek için satın alıyoruz biraz andırsın diye ne yazık acınacak haldeyiz.